>
İsmini uzun zamandır kalbimle zikredemediğim şehrimden özür ile başlıyorum söze. Unuttuğum her an(ı) için Kurtuluş’una fazladan bir adım sözü veriyorum. Dost hasbihali ile yürünen Kızılay hattını ne çabuk silivermişim not defterimden.
Ankara; hep cesaret verdin bana, gitmelere niyetlilere engel olmaya. Peki, neden gitmeler musallat oldu bir süredir başıma. Uzak sokakları, başka gökyüzünü düşler oldum yabancı bir dilde, kendime yaban(cı) özlemlerle. Karabasan gibi çöküyor geceleri zihnime; suyu bol, toprağı daha bir sevecen, akşamüstleri dingin şehirler. Utanmadan denizlerini hayal eder oldum bir de sevmek için onları. Ne yaptım, vaat edilen güzelliklere mi kandım ben de yoksa?
Var mı ki öyle bir yer Ankara’m? Senden daha yoldaş, senden daha samimi? Yok de, inandır beni! Bir ayrı(k) otu gibi yaşamaktan vazgeçip yırtayım düşlerimdeki tüm biletleri.
Kurtuluş’ta sahil yolunda anlatayım arkadaş özger’e dertlerimi. Kale’de eski yüzüne okuyayım dualarımı güneşin batışını izleyerek ve dönüşünü seveyim sadece tüm kentlerin.
mayıs/ankara
>bir süreçti bu dediklerin mühim olan nasıl karşıladığın ya da hiç bir şeyin önemi yok yarına bakalım…