>
Archive for December, 2009
>halbuki korkulacak hiç bir sey yoktu ortalikta
hersey naylondandi o kadar
ve ölünce bes on bin birden ölüyorduk günese karsi.
ama geyikli geceyi bulmadan önce
hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
geyikli geceyi hep bilmelisiniz
yesil ve yabani uzak ormanlarda
günesin asfalt sonlarinda batmasiyla agirdan
hepimizi vakitten kurtaracak
bir yandan topragi sürdük
bir yandan kaybolduk
gladyatörlerden ve dislilerden
ve büyük sehirlerden
gizleyerek yahut dögüserek
geyikli geceyi kurtardik
evet kimsesizdik ama umudumuz vardi
üç ev görsek bir sehir saniyorduk
üç güvercin görsek meksika geliyordu aklimiza
caddelerde gezmekten hoslaniyorduk aksamlari
kadinlarin kocalarini aramasini seviyorduk
sonra sarap içiyorduk kirmizi yahut beyaz
bilir bilmez geyikli gece yüzünden
“geyikli gecenin arkasi agaç
ayaginin suya degdigi yerde bir gökyüzü
çatal boynuzlarinda soguk ayisigi”
ister istemez asklari hatirlatir
eskiden güzel kadinlar ve asklar olmus
simdi de var biliyorum
bir seviniyorum düsündükçe bilseniz
daglarda geyikli gecelerin en güzeli
hiçbir sey umurumda degil diyorum
asktan ve umuttan baska
bir anda üç kadeh ve üç yeni sarki
bellegimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor
biliyorum gemiler götüremez
neonlar ve teoriler isitamaz yanini yöresini
örnegin manastir’da oturur içerdik iki kisi
ya da yatakta sevisirdik bir kadin bir erkek
öpüslerimiz gitgide isinirdi
koltukaltlarimiz gitgide tatli gelirdi
geyikli gecenin karanliginda
aldatildigimiz önemli degildi yoksa
herkesin unuttugunu biz hatirlamasak
gümüs semaverleri ve eski seyleri
salt yadsimak için sevmiyorduk
kötüydük de ondan mi diyeceksiniz
ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz basta ve sonda ayri ayriysa
basta ve sonda ayri ayri oldugumuzdandi
ama ne varsa geyikli gecede idi
bir bilseniz avuçlariniz terlerdi heyecandan
bir bakiyorduk aksam oluyordu kaldirimlarda
kesme avizelerde ve çiplak kadin omuzlarinda
büyük otellerin önünde garipsiyorduk
çaresizligimiz böylesine kolaydi iste
hüznümüzü büyük seylerden sanirsaniz yanilirsiniz
örnegin üç bardak sarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam biçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk
“geyigin gözleri piril piril gecede
imdat atesleri gibi ürkek telasli
sultan hançerleri gibi ayisiginda
bir yaninda üstüste üstüste kayalar
öbür yaninda ben”
ama siz zavallisiniz ben de zavalliyim
eskimis seylerle avunamiyoruz
domino taslari ve soguk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabanci kalabalik
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçlari kefilleri ve bonolari unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çikiyorum
oturup esmer bir kadini kendim için yikiyorum
iyice kurulamiyorum saçlarini
bir bardak sarabi kendim için içiyorum
“halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hisirtili
geyikli geceye geçiyorum”
uzanip kendi yanaklarimdan öpüyorum.
>Meyilliyse zihin intihara sanırım engelleri berteraf ve yaşama sevincini unutmak kolay olabiliyor. uzak hikayeleri bir yana bırakıp yakın iki öyküden bahsedebilirim.
>ferahlık vardır derler ya, yeşile boyadım.
>
ben kimim
az miyim çok muyum
var miyim yok muyum
ben neyim
masal miyim gerçek miyim
kaç miyim göç müyüm
hiç miyim suç muyum
ben kimim
ibret miyim cinnet miyim
hiçlikler içinde kanayan yürek
yokluklar içinde savaşan beden
boşluklar içinde karişan zihin
güçlükler içinde değil miyim
yoksa… yoksa…
her ihanete akil erdiren
her cehalete kilif uyduran
her esarete fiyat biçtiren
sen değil de ben miyim?
geçimsizim bu günlerde
kimsesizim bu yerlerde
değersizim bu ellerde
çaresizim doğduğum yerde
gölgesizim her gün her yerde
ses miyim sus muyum
sis miyim pus muyum
ben neyim
deha miyim heba miyim
ak miyim pak miyim
al miyim sat miyim
ben kimim
yarar miyim ziyan miyim
yalanlar içinde doğruyu bulan
cayanlar içinde sözünde duran
satanlar içinde ayak direyen
yananlar içinde değil miyim
her adalete duvar ördüren
her cesarete kilit vurduran
her asalete boyun eğdiren
sen değil de ben miyim
>
Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin
Çünkü sen
Gagasından tutup kuşu
Öt kuşum öt kuşum demiyorsun
Çünkü sen
Yedirip çiçekleri ineğe
Koklayıp gerisini ineğin
Kok çiçeğim kok çiçeğim demiyorsun
Öpüşmek başka şeydir yiğidim
Öpüşmeyi düşünmek başka
Sevişmek başka şeydir güzelim
Sevişmeyi düşünmek başka
>omzumu yasladığım omuz,
>
“uzanmak ilya ilyiç (oblomov) için ne hastalarda ya da uykusu gelmiş birinde olduğu gibi zaruret, ne yorgun bir kimsedeki gibi geçici bir ihtiyaç, ne de uyuşuk bir insandaki gibi bir zevkti; bu onun tabii haliydi.”
fena halde kokmaya başladı, günlerdir atmıyorum. dışarı çıkarmıyorum. her şey içerlerde biryerlerde birikiyor. biriktikçe kötü kokular etrafa yayılıyor. çevredekiler rahatsız bu durumdan. çıkar dışarı şunları diyorlar. neden bu kadar biriktiriyorsun diyorlar. cevabı yok. cevabı sadece atalet olabilir. kötü kokmayı sevmiyorum. kalabalığı da. ama atamıyorum da.
>
Çocuk,
Sil yüzünden tüm yalanlarını bu şehrin,
Topla kalbini cadde cadde, sokak sokak.
Kazı ayak izlerini birer birer kıyı kaldırımlarından.
Bakma yüzlerine hiç, görme onları.
Çocuk, Bu kez ağlama. Bu kez Git.
Gölgeni, ismini sil yavaş yavaş.
Git derken bu kentten tükür yüzüne,
Yalnızlığımın.
Kalbini, kendini sök yavaş yavaş.
Git derken bu kentten sakın ağlama,
Sus.
Umut ne yaptı sana?
Bulut ne söyledi?
Unut ne varsa vazgeçtiğin..!
Yüzünde Korkularla,
İçinde çığlıklarla,
Kalbinde simsiyahlar.
Nereye gidiyorsun?
Yolları, duvarları geç yavaş yavaş.
Giderken bu kentten bir piç gibi bırak yalnızlığını.
Ve o siyah saçlarını kes yavaş yavaş.
Giderken, terk ederken savur yüzüne yalnızlığının.
Ve unut ne yaptı sana!
Unut neler anlattı.
Unut ne varsa vazgeçtiğin!
Yüzünde korkularla,
İçinde çığlıklarla,
Kalbinde simsiyahlar
Nereye gidiyorsun?
Hep bu şarkılarla,
Kıymetsiz dualarla,
Utanmaz bir yağmurla
Nereye gidiyorsun?
Yüzünde korkularla,
İçinde çığlıklarla,
Kalbinde simsiyahlar
Nereye gidiyorsun?
Bu sahte baharlarla,
Kıymetsiz dualarla,
Utanmaz bir yağmurla
Yine mi gidiyorsun?
Çocuk,
Her vedanın ardında bir bekleyeni vardır kimsenin bilmediği
Ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı
Çevir gökyüzüne başını.
Bakma arkana!
Daha sert basa basa, daha güçlü!
Anlat bu kara şehrin yollarına ak adımlarınla!
Gitmek yenilmek değil kazanmak da!
Gitmek gitmektir işte.
Hepsi bu.
sokaklar, kaldırımlar, şu koridor, sıvası dökülmüş tavan, duvardaki afişler… her yer vicdan oldu.