>
Bu tutku nasıl başladı ya da bilinmez. Çocukluğumda dokunduğum kitapların etkisi olabilir. Aileden gelen bir alışkanlık değil, çocuk kitaplarının da bu etkiyi yaratması imkansız olsa gerek. Zira “ayşegül serisi” anca itici bir güç yaratabilir. Yalnızca sevimli gelen şu “cin ali” olabilir. Hani boyutları biraz farklı olan. Şimdilerde yok zannımca bu seriler. Kuzenime kitap almak için bir süredir kitapçıları geziyorum, yönü başka olan yayınlarka karşılaşıp sinirlerim bozuluyor. Çocuklara hayatı sorgulatacak, düş kurduracak, başka başka evrenlere yol aldıracak, merak ettirecek ve okumaya sevk ettirecek kitaplar yok malesef. (ilkokul çağındakiler için “çıtır felsefe” serisi varmış gerçi bir hocam tavsiye etti)
Peki, bende nasıl başladı bu kitap hastalığı? Birkaç çocuk kitabı hazzından ziyade. Bir komposizyon yarışması (bu arada yarışma insan hakları ile ilgiliydi, işe bak) sonrası hediye edilen klasik sayılabilecek bir kitapla diyebiliriz (R.N.Güntekin :Çalıkuşu) Zira bu kitabı hala çok severim. Sonraki tüm keşifler bana aittir ve tahmin edileceği üzere “rastgele” olmuştur. Çoğu zaman da rast gelmiştir! 4 yaşında okumaya başlayan biri için seviye söz konusu olmamalı diyerek ortaokula “sefilleri”, liseye “yeraltından notlar” okuyarak bitirme talihsizliğini yaşadım. Bazı kitaplar her dönemde okunmaz, bunu bir kez daha anlıyorum. Şimdi “sefiller” okumak hiç canım istemiyor, kitabı gereksiz yere harcadım. O dönemde anlamlandıramadığım çok açıktır.
Kitaplar konusunda uzun uzadıya konuşabilirim, özellikle bilmediğim kitaplardan bahsedilen bir yerde müthiş haz alıyorum (acı ve merak ile birlikte) Bir evren keşfinde kitapların, sözlerin sonsuzluğu beni bir böcek (samsa) haline getiriyor aslında ve ürkmüyor da değilim. Ama bulaşmış bir hoş virüs misali vazgeçilmez oluyor. Kitaplarla ilgili bahsettiğim hoş sohbetler genellikle sahaflarda yapılır malumunuz. Bilgiyi satmaktan ziyade orada ciddi bir paylaşım olur; çaylar gelir, orada yenice tanıştığınız biriden ilginç öyküler dinlersiniz ve içinize dolan kitap kokusu nefes aldırır sizi. Müthiş bir hazdır bu.
Özellikle lise yıllarıma rast gelen bu sahaf merakı Ankara’da “adilhan” da başlamıştır. Test kitapları satılmaya başlamadan önce burada ciddi bir sahaf ortamı vardı. son zamanlarda burası boşaldı. Artık ben de pek gitmiyorum. Ama örneğin “hayat” dergsinin eski sayılarını aldığım bir gün vardır ki hiç unutmam. Ders çıkışı bir sahaflara bakalım yönelmesi ile vakitlerin nasıl geçtiğini anlamadığın bir zamanda bu dergilerle karşılaşmıştık. Önceden büyüklerden duyduğun ama görmediğin magazin dergileri. Şimdikilere oranla fazla seviyeli. Elimde Orhan Gencebay ile ilgili hoş bir sayı var. Dergilere merakla baktığımız kır pidecicisi anıları ile birlikte. Bir an kendini 60’larda zannettiğin Ankara ile…
Yenilerde Akay caddesindeki bir pasajda sahafa gidiyorum, kendisi eskilerden ama ben yenice gider oldum. Kitaplar dışında bol bol plak bulabileceğiniz ve sahibin hoş sohbeti ile kitaplara bakıp plaklardan eskileri dinleyebileceğiniz bir yer. Ciltli eski basım, eski kokan kitaplara özlem duyuyorsanız şiddetle tavsiye ederim. Zira bu kentte azalmakta olan mekanlardan.
Unutmadan eski dergi merakım devam etmekte. Dipnot yayınevinde express, birikim, praksis dergilerinin eski sayıları oldukça ucuz satılıyor. Meraklılara tavsiye edilir.