“sahibinin en mahrem dostu olan, bileğinde nabzının atışına arkadaşlık eden, göğsünün üstünde bütün heyecanlarını paylaşan,yahut masasının üstünde gün dediğimiz zaman bütününü onunla beraber olup bittisiyle yaşayan saat ister istemez sahibine temessül eder, onun gibi yaşamağa ve düşünmeye alışır..”
Archive for September, 2010
>yazı orda geçirdik kışa gerek kalmadı
safça acemice şarkılar söylendi oyunlar oynandı
sözde sevinçler haline getirildi yıllanmış hüzünler
aşklar unutuldu ve bazılarına yeniden başlandı
“insan yaşlandıkça kurtulur demiş birisi
korkudan belki yılgınlıktan ve başka bir şeylerden
oysa yaşlandıkça bulunur mavinin en iyisi
akasya çürür tren hızlanır eller ufalır gibi
kim yitirir sözgelimi bir başkasının bulduğunu
evet kim yitirir kim bulur
herhangi bir akşam alacası değil ki bu
şimdi ey kış diyorum seni de orada geçirseydik
kim düşünecekti bir kumsalda
sabahın tanıksız kendi kendine olduğunu
“oysa” diyordu birisi
“sabah yeniden hatırlamadır yaşamayı”
bana kalırsa “oysa” diyenlerden hep korkmalı
“oysa ölüm var” da diyebilir aynı kişi
oysa ölüm yakın olmamalı
süzgün ve uzun şeylerden de korkmalı bana kalırsa
uzun süren devrimlerden süzgün aşklardan
ve bunlara benzeyen başka şeylerden
akasya hemen çürümeli tren birden hızlanmalı
şimdi ey kış diyorum
ne kadar sürersen sür
yaz güzeldi ve sapsarıydı
herkes doydu ve eğlendi oyunlar oynandı
oteller ve sokaklar da sapsarıydı
kimler ne konuştu ne yitirdi ne kazandı
ama bir şey vardı eksilen ya da çoğalan
kumun altında mı denizin üstünde mi masallar da mı
“dünya bir sancıdır” diyor birisi
“belki bir sancı”
ne bırakmışım orda sahi
mor gibi soylu bir şey mi
bir eziklik mi yoksa
herkes ne kadar da mutluydu “oysa”
ne bıraktıysam o kadar kaldı orda.
>duydum ki çare denilen şey; hani o içimizdeki dert. yani tersten biraz. dertten çare üretmek. kayda değer bir dert ise elbette ki. nasıl mı? bir aşk misal, öylesine yahut bir gaye ile kayda geçmiş olabilir. öylesine olunca öylesine bir aşk olur. ama sözel ifadesi yani şiir hali derdin çaresi olur, af edersiniz sadece ruhun çaresi olur. aşkın çaresi yoktur.
>
“artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz ” h.h.k
ben konuştum onlarla, çocuk değilim dedim. söylediklerimi ciddiye alın dedim. aşık oldular, söz verdiler. sözlerinden caydılar. canım çok yandı. dizimin kanaması gibi değildi. çocuk değildim ya ondan. paramparça oldum.
konuşamadım, sustum.
çocuk kalıyor bir yanım demiştim. aldanmayın büyük sözlerime demiştim. benim çocukluğum güzeldi, vazgeçemiyorum ondan demiştim.
büyümen lazım dediler, konuşman lazım, öpmen lazım, dediler de dediler…
aşık oldum sustum
terk edildim sustum
ölüm dedilersustum
terk ettimsustum
çocukluk işte...
>life is like a box of chocolates,you never know what you’re gonna get..
Posted: September 4, 2010 in Uncategorized>
sınırlar
her zaman,
her an,
yakından,
uzaktan
birbirlerine bakışırlar,
durmadan birbirlerine
kendilerini taşırlar.
birindeki nöbetçi
öbüründekine bekçidir.
her ikisi de yakın
birbirine
her ikisi de uzak
bir
olasılığa
karşı’dırlar
özdemir asaf / yuvarlağın köşeleri
>”bana söylemeyi değil, yazmayı öğretti hayat. söylenemiyorum bile sana….”