Archive for February, 2011

>

filozoflara tavsiyeniz?

emek ç – felsefe yapsınlar. bol bol felsefe yapsınlar. konu ayrımcılığı yapmasınlar. aşkın metafiziği yapıldı sonra gerisi gelmedi. duygu sosyolojisi bugün bu kadar gelişmişken aşk felsefesinin de biraz daha hareketli bir alana dönüşmesi gerek. bu konuda aşık felsefecilere çok iş düşüyor.

kübra c- kendinizin bile bilmediğiniz şeyleri dile getirerek ufacık aklımızın içine ettiniz af edersiniz. birazcık mutlu olmaya hepimizin hakkı yok muydu?

çok sevdiğim bir feylezofun tespiti ile başlayıp cevaplayım: “tarih sadece bir anlamsiz olaylar, savaslar, entrikalar, katliamlar yigini olarak görünüyor gözümüze… peki ama buna nasil katlanilir?”

şiyir okuyun arkadaş! beraber mutsuz olmanın mutluluğu bu.

şiyirden çıkamamış, uçamamış martılara tavsiyeniz?

emek ç– eski dostum marshall mcluhan’ın da “balıklar suyun farkında değildir” sözünde ifade bulan “alıklık hali” şiyir ve şayir ilişkisi için de geçerlidir. şiyir yazan kişinin hayatı zaten şiyirdir. ötesi berisi yoktur. bırakınız uçmasınlar!

kübra c- aynı nehirde iki kez yıkansınlar, balıklara aşık olunca olur. aşık olsunlar. biz de her aşık olduğumuzda martıları düşünüp gerçekçi olalım. martılar, balıklar, aşk, nehir… öyle işte.

aşk mıdır popüler olan yoksa felsefe mi?

emek ç- popüler sözcüğünün etimolojisi açısından düşündüğümüzde aşk-felsefe-halk gibi bir doğrudan ilişkisellikle karşılaşıyoruz. bazı konservatif çevreler “bizim kültürümüzde aşk yok, seks yok, öpüşme yok” dese de ben buna katılmıyorum. felsefe bilgiye duyulan aşkı gereksinir, aşk içinde duygu ve zeka olmadan var olamaz. dolayısıyla

felsefe aşkı talep eder, aşk felsefe ile serpilir. ve nihayetinde aşk ve felsefe tüm sıradan insanların içinde bastırılmış olarak vardır. yeter ki açığa çıkabilsin, çatlaklardan sızabilsin. biz de zaten şiyirlerimizde bunu ima ediyoruz.

kübra c– yanlış aşktan felsefe çıkar, yanlış felsefeden hiçbir şey çıkmaz. buradan popülerlik meselesine çıkamam. ama önemli değil.tezim doğrulansın bu yeter. yanlış da olsa aşık olmak lazım. bence zaten bu soru cevaplanamaz, neticede yanlış sorudan doğru cevap çıkmaz.

>

neden şiyir:

emek ç.- şiyir çünkü onlar şiir değil. tıpkı küçük prens’in dediği gibi bir şapka hiçbir zaman sadece şapka değildir. hatta daha sonra michel foucault da bunun bir versiyonunu söylemişti bir yerde: “bu bir pipo değildir” demişti.

kübra c.- karl’ın yanlışlanabilirlik ilkesini sevmediğimden. şiyir beyaz bir kuğu olabilir de olmayabilir de. ne önemi var ki? başka bir karl’ın “tarihte birşey olmuş ise, öteki türlü olmayacağı içindir” lafını sevdiğimden. şiyir olmuşsa başka bir şey olmayacağından olmuştur.

gençlere tavsiyeniz:

emek ç. : öncelikle her türlü ikili karşıtlığa karşıyım. genç-yaşlı ayrımı tamamen söylemsel bir ayrım olup ideolojiktir.

dolayısıyla tavsiyem aşındırmak! yaşamın tüm sabit kimliklerini aşındırsın herkes…biz şiyirlerimizde biraz da bunu vermeye çabalıyoruz.

kübra c.- gençler iyiye doğru götüremezler; ancak oraya-buraya götürebilirler. oradanburadan şiyir çıkmaz, aşk çıkmaz. seks çıkabilir ama o da bizim kültürümüzde yok. akıllı olsunlar. boş zamanlarında bol bol şiyir okusunlar. bir de wittgenstein okusunlar. konuşamayacakları yerde yumurta atsınlar.

kendinize tavsiyeniz:

emek ç– kendine gel! gel, gel, ne olursan ol yine gel!

kübra c– felsefeden ve şiyirden, bazen de fizikten anlamayıp bol bol uçsaydım gavur ellere daha iyi olurdu. past continyustan present continyusa geçerdim belki. ve başkaları namına aşık olmazdı-m. şiyir de yazmazdım.

>

popüler- modüler felsefe ve aşk şiyirleri- seri 1


Şayirlerin ilham kaynağı:

Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil

Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan….

İçime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.

Ben seni severim sevmesine de

İş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim...

ah muhsin ünlü

aşk aşk için midir yoksa toplum için mi?

devrimci aşk pratiği “halkıma rağmen seviyorum seni” diyebilmeyi gerektirir oysa

ben kalktım diyalektiği hegel’e bıraktım, tek tezim seninle antitez olmaktı.

ben seni severim sevmesine de, izafiyet teorisi buna hazır değil

pesimizmi adorno’ya, popülizmi de certeau’ya bıraktım,

hegemonyana rıza gösterdim,

aşkının iktidarına direnemedim sevgilim,

hiçbir neomarksist hümanizma bulamadım sana karşı koyabilecek,

sen kazandın ve ben kaybettim,

direnişini örgütleyemeyen tüm ölümlüler gibi kaybettim…

geldin, katı olanı buharlaştırdık. berman buna hazır değil

öptün, rüyaları lacan’a bıraktık. biz uyanıktık.

ben seni severim de, franfurt okulu buna hazır değil….

her yeni gün yeniden ürettim seni zihnimde,

çoğalttım seni aurandan uzaklarda,

öyle çoktunki sen her yerde ve her şeyde,

artı değerim oldun,

ve seni her yeniden üretişimde,

yabancılaştım sana,

artık benim için sadece bir “şey”din sen,

ve o şey,

tüm şey’ler gibi,

tükeniyor mu ne

gerçekliğimiz eros ise devrim olmalı arzumuz.

gel yine bölüşelim, üleşelim ne varsa.

ben seni seviyorum. bize bir şey olmaz merak etme sevgilim,

bookchin’nin rahmeti üzerimizde.

Din halkın afyonudur dedi bir dostum,

Din’lemedim onu, sen duygusunun ilüzyonunda uyuştu zihnim,

Ümit kötülüklerin en kötüsüdür dedi bir diğer dostum,

Ümitsizce umut ettim, işkencemi uzattım,

Şimdi vicdanımda reddediyorum sen duygusunu,

Çünkü insanlık onuru aşk işkencesini de yenecek inanıyorum,

İnsana inanıyorum,

Ama sana inanmıyorum.

Şayirler: Kübra C ve Emek Ç

>yaşam belirtisi

Posted: February 3, 2011 in Uncategorized

>mecburi işler, mecburi insanlar heyecanımı dibine kadar sömürüyor. böyle zamanlarda her hareketim küresel ısınmayı daha çok artıyor sanki. acı üzerime birikiyor.

bazen, insanlar hayatımıza çok çabuk girer, çok çabuk çıkar. istemesek de. olması gerekiyormuş der kurtulursun. ama sonra bir başkası, emek verdiğin bir başkası. senden kaçar uzaklara. istemese de. istemesen de. bu da bize atılan en büyük kazıktır esasında. sevdiklerimizle bir arada olamayacaksak, n’apalım kalabalıkları?

bir odada, yığılmış kitaplar, kağıtlarla ve milyonlarca ses olan kalabalıklarla… ölürsün.
“ee insan o kadar yanlız bırakılırsa ölür tabi.” o.a.