Archive for January, 2013

evdeki hesap

Posted: January 27, 2013 in Uncategorized

bir akşam vaktinden kalan
hangi renkti bize?
kahverengiden çalıp çizdiğimiz
turuncu gökyüzünü mü düşmeliyiz hesaptan

biliyorum; siyahlar yorucu
beyazlar ürkütücü geldiği için
griyi zorlayıp yağmura sevdirdik
çünkü bahar vardı, seziyorduk
yeşil gelir kurtarır dı zamanı
olmadı sararırdı yollar,
biz yürür
biz konuşur
biz susar ve endişelenirdik..

hani şu birinciliği alan beyaz!
mağrur, bakıyor ya uzaktan yazımıza
yazı dedim de aklıma çaldı bir şarkı kışı:
kibirli olmayan tek beyaz, yakışıklı yapıyor kenti
biz yaşıyoruz ya orda
olmadı buz birleştirir bizi
yalanla buluşuruz akşamları
olanla susar ve yaşlanırdık..

düşünüyorum da:

kahverenginden daha cesur,
gökyüzüne daha yakışan,
gideceğini bile bile akşama çöken bir kırmızı
denemeliyiz belki de
olmadı kızıllık umut koyar cebimize
elimiz cebimizde yaşar dururduk..

gitmek ne kadar da pahalıymış uzağına
sahi, ne kadar tuttu görüşmelerimiz?
çocukluğumu çıkarıp versem ya!
geriye kalanın rengi yok nasılsa..

ocak, ankara’13

Advertisement

bir tur versene söyleşisinden belleğime dizilen notlar:

bazıları için bisiklet demek zihnin adasında özgürce turlamak demek… 
en çok çocukluk demek, evlere girmek istememek demek, sokaklar demek, yollar demek.. 
yıkanmak istememek demek..

çocukken paylaşmaktan en çok kaçınılan “oyuncaktır” bisiklet.
büyüklerin para verip aldığı bir şeydir ve de bir çocuğa göre oldukça “pahalıdır”.

çocukken paranın tek ölçütü bakkaldan alabildiği şeylerdir çünkü. bisiklet bakkaldan alınmaz!

tam da bu nedenle “bir tur versene!” nin iması: gerçek bir arkadaşlıktır!

(kocaman parantez: alış veriş merkezinde büyüyen çocuklar için bunların geçerliliği yoktur!)
ilk bisikletim, oturduğumuz binanın bodrum katında bulduğum pedalları yamuk olduğu için yarım pedal çevrilen bisiklet..
hatırlanan uzun yaz günleri: pedalların tam dönmesi için duyduğum arzu!
sonra bisikleti olan mahalle arkadaşı: iki tekerleğe ve yamuk olmayan pedallara hakim.. 
bir tur verdiğinde iki tekerleğin üzerinde durduğumu görmenin heyecanı.. 
ve elbette: dengemi sağlamaya çalışan biri olmadan dengede kalmanın özgüveni ile karışık büyük sevinç..
üstüne eskitilen iki bisiklet ama dinmek bilmeyen sele, pedal ve rüzgar seviciliği…
bisiklet alındığı ilk gün, avuç içlerimde toplanan sular 
sonra bisiklet, özgürlük, dostluk vs.. 
bugün de öğrendim ki barış demek! 
Aydan Çelik ne güzel bir iş yapmış: Bir Tur Versene !
Bize de okumak ve imzalatmak düşer!

(*) Aydan Çelik’in Bisiklet Manifestosu‘ndan 

kırık günler

Posted: January 15, 2013 in Uncategorized

insanın hiç olmak istemediği yerden, olmak istediği yere giderken yaşadıklarıdır hayal kırıklıkları….

çırpınarak olmak istemediğim yerlerden uzaklaşmaya çalışıyorum. attığım her adımda sanki birine çelme takıp düşürüyorum.

sözlerim, öyle sere serpe yerlerde.. kime dokunacak, kimi olduğu yerde bırakacak, kimi baştan yaşatacak her şeyi belli değil.. düşünmeden, öyle diyetsiz çıkıyor ve oturuyor mideye.
mide ağrısı, baş ağrısı bir de üstüne sırt ağrısı. masa da masaymış ha sözünü hatırlatıyor edip’in..
ah be baba diyorum sonra, yapılacak iş miydi bunca yıl sonra. o yavaş yavaş biriktirdiklerin uzunca bir yol oldu zihnimizde. akmayan bir musluğu gibi bir köyün hüzünlü sonunu bekliyor. 
“eylül toparlandı gitti işte, ekim de gider bu gidişle.. o koca koca atlar…”
tarihe gömülüyoruz o kadar. bak ocak da bitiyor.  düğüm düğüm gözyaşı gecelerden taşıyor. 
ben kırıyorum dostlarımı, zamanı, kitaplarımı, borçlarımı, mektuplarımı, kuşlarımı, yollarımı, soğuklarımı..
ve yineledikçe hayran oluyorum: “masa da masaymış ha!”