bir akşam vaktinden kalan
hangi renkti bize?
kahverengiden çalıp çizdiğimiz
turuncu gökyüzünü mü düşmeliyiz hesaptan
biliyorum; siyahlar yorucu
beyazlar ürkütücü geldiği için
griyi zorlayıp yağmura sevdirdik
çünkü bahar vardı, seziyorduk
yeşil gelir kurtarır dı zamanı
olmadı sararırdı yollar,
biz yürür
biz konuşur
biz susar ve endişelenirdik..
hani şu birinciliği alan beyaz!
mağrur, bakıyor ya uzaktan yazımıza
yazı dedim de aklıma çaldı bir şarkı kışı:
kibirli olmayan tek beyaz, yakışıklı yapıyor kenti
biz yaşıyoruz ya orda
olmadı buz birleştirir bizi
yalanla buluşuruz akşamları
olanla susar ve yaşlanırdık..
düşünüyorum da:
kahverenginden daha cesur,
gökyüzüne daha yakışan,
gideceğini bile bile akşama çöken bir kırmızı
denemeliyiz belki de
olmadı kızıllık umut koyar cebimize
elimiz cebimizde yaşar dururduk..
gitmek ne kadar da pahalıymış uzağına
sahi, ne kadar tuttu görüşmelerimiz?
çocukluğumu çıkarıp versem ya!
geriye kalanın rengi yok nasılsa..
ocak, ankara’13