İçimden geçenleri içimden geldiğince söyleyemediğim zamanlarda kendime çok kızıyorum. Sanki her zaman yakınımdakiler bu içimden geçenleri açıkça söylemem gerektiği oyununda oynamak zorunda gibi.
Bir cevap verecek oluyorum; içimden geçenler en az dört cümleyken be kısaca “teşekkür ederim” diye geçiştiriyorum. Yahut “önemli değil” diyorum. Hayır, önemli. içimden geçenler çook önemli.
İçimden geçenlerin hoş olan yanları dinlenilebilirmiş gibi, ben de kendimi dinleyebiliyorum. Onlar da dinliyor. Oysa içimden geçenler; iç sıkıcı, bunaltıcı, içimden geçmeyecek kadar katı şeyler.
karanlık bastırdı, içimden çok şey geçiyor: ben sadece “olsun” diyebiliyorum. olsun…